Ünlü casus ve yürek hırsızı 007 bu sefer ama macerasında Uzak Doğu’nun egzotik havasını, elbette kızlarını ve fazla tehlikeli bir düşmanı 007 James Bond: Altın Tabancalı Adam filminde bir araya getiriyor. Gerilimin kesintisiz dalgalandığı ve macera ile aksiyonun iç içe geçtiği filmde bu sefer 007 yalnızca kendisine kafayı takmış olan ancak dünyanın en büyük kiralık katili kadar gaye alınmıştır.
İngiliz Sıcacık İstihbarat servisine aniden çağırılan 007, şefinin odasına da çağırılınca bir şeyler olduğunu emen anlar. 007 neler olduğunu sorduğunda şefi onu üstünde 007 yazar bir kurşun gösterir ve bu kurşunun şahsen kendisine verilmek üzere birime postalandığını söyler. O lahza da 007 bu gelen nazik hediyenin Scaramanga adındaki dehşet bir kiralık katilden geldiğini anlar. Şefi ona oyalanmaması gerektiğini ve Scaramanga’dan daha çabuk hareket edip derdi neymiş öğrenmesini ve sonra da icabına bakmasını ister. Çünkü Scaramanga gerçekte dünyanın bir numaralı kiralık katilidir ve şu başlıca dek elinden kurtulan olmamıştır. Scaramanga o denli başarılıdır oysa her bir infazı bir milyon dolardır. Bu yüzden de 007’nin zamanı tez tükenmektedir çünkü Scaramanga her han her yerden o tetiğe basıp 007’nin hayatına son verebilir. bu nedenle de 007 katilden daha süratli olmalı, onun önüne geçmeli ve gerekeni de bir an önce yapmalıdır. 007 kolları sıvar ve işe koyulur ve bu macerada yolu Uzakta Doğuya düştüğünde 007 ufak bir ara verme verip kızlara selamlama vermeden geçmenin kabalık olduğunu düşünür ve bu molası sırasında da aradığı her şeyi bulmaya başlar ve bunlara meşhur kiralık katil Scaramanga’da dâhildir.
Guy Hamilton’u bir kere daha yönetmenlik koltuğunda gördüğümüz, Fleming’in romanından Mankiewicz’in yanı sıra Richard Maibaum’un senaryoya uyarladığı filmde Roger Moore, Christopher Lee ve Britt Ekland isimleri de yapımın başrol oyuncu kadrosunu yaratıcı isimler olarak görüyoruz.